A Momentary Lapse Of Reason


Learning To Fly

Uzaklara doğru siyah bir kurdele
Açılmış, tekrar sarılamayacağı noktaya dek
Hayali bir uçuş rüzgarın silip süpürdüğü meydanda
Ayakta tek başına duruyorum duyularım sersemleşmiş durumda
Önüne geçilemez bir çekm beni sımsıkı tutan, nasıl
Kurtulabilirim bu karşı koyulmaz kavrayıztan?

Gözlerimi ayıramıyorum kuşatıcı gökten
Dilim tutulmuş ve çarpılmışım yeryüzünde tam bir uyumsuzum, ben

Buz tutuyor kanatlarımın uçları
Düşündüm düşündüm herşeyi, gereksiz uyarıları
Tek bir kaptan yok bana evime giden yolu gösterecek
Yüküm boşaltılmış ve taşa çevrilmişim

Gerginlik içindeki bir ruh bu öğrenen uçmayı
Karaya koşullanmış fakat denemeye kararlı
Gözlerimi ayıramıyorum kuşatıcı gökten
Dilim tutulmuş ve çarpılmışım yeryüzünde tam bir uyumsuzum, ben

Gezegenden yukarıda, bir kanat ve bir duanın üstünde
Benim kirli halem, bir buhar şeridi havanın boşluğunda.
Bulutlar arasında görüyorum uçtuğunu gölgemin
Bir ucuyla sulanan gözlerimin
Sabahın aydınlığında korku vermeyen bir düş
Sürükleyebilir ruhu gecenin çatısından içeri

Bir başka duygu yok bununla kıyaslanabilecek
Canlılığın yitmesi bir mutluluk hali
Aklımı uzaklaştıramıyorum kuşatıcı gökten
Dilim tutulmuş ve çarpılmışım yeryüzünde tam bir uyumsuzum, ben.

The Dogs Of War

Savaşın köpekleri ve nefret insanları ki
Nedensiz. Ayrım yapmayız
Keşifler inkar edilmek içindir
Geçerliliğimiz et ve kemik
Cehennem açıldı ve satışa çıkartıldı
Etrafında toplanın ve sıkı pazarlık edin
Yalan söyleriz ve aldatırız para için
Ustalarımız bile bilmezler ördüğümüz ağları

Tek bir dünya var, bir savaş alanı
Tek bir dünya ve biz mahvedeceğiz onu
Tek bir dünya, tek bir dünya

Görünmez havaleler, uzun mesafe görüşmeleri
Sahte kahkahalar mermer salonlardaki
Adımlar atıldı, sessiz bir şamata
Dizginlerini saldı savaşın köpeklerinin
Durduramazsınız başlamış olanı
İmzalayıp mühürleyerek teslim ettiler unutuşu
Hepimizin en azından bir gizli yüzü vardır
Ve ölüm tacirliği hayvanın doğasındadır

Tek bir dünya var, bir savaş alanı
Tek bir dünya ve onlar mahvediyorlar onu
Tek bir dünya, tek bir dünya

Savaşın köpekleri uzlaşmıyorlar
Savaşın köpekleri teslim olmayacaklar.
Onlar alacaklar ve siz geri vereceksiniz
Ve siz ölmelisiniz ki yaşayabilsin onlar
Herhangi bir kapıyı çalabilirsiniz
Fakat nereye gitseniz, onların oraya daha önce geldiklerini bilirsiniz.
Eh, kazananlar da kaybedebilir ve birşeyler değiştirebilir
Fakat neyi değiştirseniz,
köpeklerin oldukları gibi kaldığını bilirsiniz.

Tek bir dünya var, bir savaş alanı
Tek bir dünya ve biz mahvedeceğiz onu
Tek bir dünya, tek bir dünya

One Slip

Uykusuz bir göz, yorgun odada gezinen
Sırlı bir bakış ve ben yolculuğundayım yıkımın
Müzik hiç kesilmedi durmaksızın biz dönerken
Hiçbir imâ hiçbir sözcük yoktu koruyacak onurunu onun

Yapacağım, yapacağım diye içini çekti benim ısrarım üzerine
Ve yelesini silkeledi benim teklifim değerlendirilirken
Sonra arzuda boğulduk, ruharımız tutuştu
Öne düşüp yol gösterdim ölülerin yıkıldığı yere
Ve düşünmeksizin sonucunu
Boyun eğdim çöküşüme

Tek bir kayma ve düşüyoruz delikten aşağı
Sanki hiç zaman almıyor bu
Aklın bir anlık sapması
Bir yaşamı bir başka yaşama bağlayan
Küçük bir pişmanlık, unutamayacağım
Uyku yok burada bu akşam

Bu aşk mı yoksa aşık olma düşüncesi miydi?
Ya da sanki bir eldiven gibi tıpatıp uyan kaderin eli miydi?
Bir an akıp geçti ve tohumlar hemen ekildi
ardından gözyaşı geldi ve yalnız kalmayı kimse istemedi

Tek bir kayma ve düşüyoruz delikten aşağı
Sanki hiç zaman almıyor bu
Aklın bir anlık sapması
Bir yaşamı bir başka yaşama bağlayan
Küçük bir pişmanlık, unutamayacağım
Uyku yok burada bu akşam
Tek bir kayma... tek bir kayma

One The Turning Away

Yüz çevrilirken
Solgun ve ezilmiş olandan
Ve onların söylediği sözcüklerden
Ki bizim anlayamadığımız
"Onları kabullenmeyin
Yalnızca başkalarının acı çektiği bir durum olarak
Yoksa siz de katıldığınızın farkına varacaksınız
Yüz çevirmeye"

Bir günah bu, bir yolunu bulup
Işığın gölgeye dönüşmesi
Ve örtüsünü sermesi
Tüm bildiklerimizin üstüne
Habersiz olarak orduların nasıl geliştiğinden
Güdülecek taş bir kalp tarafından
Farkına varabiliriz tümüyle yalnız olduğumuzun
Mağrur olanın düşünde

Gecenin kanatlarında
Gündüz kımıldanırken
Suskunların birleştiği
Sessiz bir uyumda
Kullanıyorlar sözcükleri, bize yabancı
Ve büyüleyici gelen, onlar ateşi yakarlarken
Hisset yeni değişim rüzgarını
Gecenin kanatlarında

Artık yüz çevrilmeyecek
Zayıf ve yorgun olandan
Artık yüz çevrilmeyecek
İçerdeki soğukluktan
Tek bir dünya bu hepimizin paylaşması gereken
Yalnızca durup bakmak yeterli değil
Bu sadece bir düş mü olmayacağına dair
Artık yüz çevirmenin?

Yet Another Movie

Bir ses, bir tek ses
Bir öpüş, bir tek öpüş
Bir yüz pencere camının dışında,
Peki nasıl gelindi bu noktaya?

Koşan bir adam, ağlayan bir çocuk
İşiten bir kız, yalan söyleyen bir ses
Kıpkırmızı yanan güneş
Boş bir yatağın görüntüsü

Gücünü kullanırken, çok haşindi adam
Kız birazdan teslim olacak, daha fazla dayanamayacak
Kaderin oyunu, yerine getirilmemiş vasiyet
Biri yatıyor hareketsiz halde

Adam güldü ve ağladı
Adam savaştı ve öldü
O da aynı diğerleri gibi,
O ne en kötüsü, ne de en iyisi

Ve hala bu durmayan mırıldanış,
Tahammül ettiğim bu gevezelik,
Yüz denizleri, gözler yukarı dikilmiş
Boş perde, ifadesiz bakış

Siyahlar giymiş bir adam, kar beyazı bir at üstünde,
Anlamsız bir yaşam sona eriyor,
Kırmızı halkalı gözler, gözyaşları hâlâ akıyor
o gözden yiterken batan güneşin içinde

A New Machine (Part I)

Ben her zaman buradaydım
Ben her zaman bu gözlerin ardından dışarıya baktım
Sanki bir ömürden daha uzun sürmüş gibi
Sanki bir ömürden daha uzun sürmüş gibi

Bazen usanırım bu bekleyişten
Bazen usanırım burada olmaktan
Bu böyle mi oldu her zaman
Hiç farklı olabilir miydi peki?

Sen hiç usanır mısın bu bekleyişten?
Sen hiç usanır mısın orada olmaktan?
Kaygılanma, hiç kimse yaşamaz sonsuza dek
Hiç kimse yaşamaz sonsuza dek

A New Machine (Part II)

Ben her zaman burada olacağım
Ben her zaman bu gözlerin ardından dışarı bakacağım
Yalnızca bir ömür boyu
Yalnızca bir ömür boyu
Yalnızca bir ömür boyu

Sorrow

Büyük bir kederin tatlı kokusu yayılmış yere
Dumandan alevler yükseliyor ve karışıyor kurşunî göğe:
Bir adam uzanmış düşlüyor yeşil kırları ve nehirleri,
Fakat bir sabah uyanıyor hiç bir neden yokken uyanması için

Aklımdan çıkmıyor anısı yitik bir cennetin
Gençliğindeki ya da düşündeki, tam kesin değil
Zincirlenmiş sonsuza dek ölü bir dünya
Bu yeterli değil, bu yeterli değil

Kanı dondu ve dehşete düştü
Dizleri titredi ve yol verdi geceye
Eli güçsüzleşti bu gerçeklik anında
Yürürken sendeledi

Tek bir dünya, tek bir ruh
Zaman geçiyor, nehir akıyor

Ve o konuşuyor yitik aşk ve adanmışlık nehriyle
Ve sessizlik yanıtlıyor bu tatlı çağrıyı
Karanlık ve sıkıntılı akıyor yalnız bir denize doğru
Olacaklara dair tehlikeli bir ima

Durmayan bir rüzgar var gecede esen
Ve gözlerimde toz var görüşümü körelten
Ve sözcüklerden daha yüksek sesle konuşuyor suskunluğu
Yerine getirilmemiş vaatlerin